İlk kez 22 Eylül 1999'da Fransa Sınır Düzenleme ve Çevre Bakanlığı tarafından düzenlenen Otomobilsiz Kent Günü 1999'dan bu yana her yıl Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilmektedir. Nilüferde 2004'ten bu yana çeşitli kuruluşların ortaklığı ile bir çalışma yürütüyoruz.
İlk kez 22 Eylül 1999'da Fransa Sınır Düzenleme ve Çevre Bakanlığı tarafından düzenlenen Otomobilsiz Kent Günü 1999'dan bu yana her yıl Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilmektedir.
Fransa Sınır Düzenleme ve Çevre Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen bu girişim, Avrupa genelinde 70 milyon kadar kentlinin yeni kent içi ulaşım yöntemlerini denemeleri ve esas olarak, otomobillerin kent içinde işgal ettiği alan üzerinde düşünmeleri için bir fırsat yaratmıştır.
Avrupa Birliğine üye ve aday ülkelerin ortaklaşa organize ettiği Türkiye'nin de katılım sağladığı başta Fransa, Brüksel ve Viyana'da gerçekleştirilen 3 büyük uluslararası toplantıda, Yeşil Hareket Haftasının kutlanması gerektiğine ilişkin kararlar alınmıştır.
2002'de, Avrupa Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğünün aldığı bir kararla, Otomobilsiz Kent Gününün, Avrupa Yeşil Hareket Haftası adı altında 16-22 Eylül tarihleri arasında kutlanmasına karar verilmiştir.
Dünyada özellikle son yıllarda sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesi, plansız şehirleşme, hızlı nüfus artışı ve sınırlı olan doğal kaynakların aşırı ve bilinçsizce tüketilmesi çevre sorunlarının artmasına sebep olmuştur.
Çevre kirliliğinin sınır tanımaz özellikte olması da onu küresel bir sorun haline getirmiştir. Günümüzde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin tüm dünyada olumsuz etkilerinin hissedilmeye başlanmasıyla Birlikte konunun önemi bir kat daha artmıştır.
Bu doğrultuda, 16-22 Eylül Avrupa Yeşil Hareket Haftası, daha temiz, daha sağlıklı bir kent özlemini dile getirerek, gürültü, yok olan yeşil alanlar, sürdürülebilir ulaşım modelleri, çevre koşullarının çocukların psikolojileri üzerine etkileri, temiz şehir, çevre sağlığı, yeni bir otomobil kullanım kültürü,Araçların yaşantımızdaki olumsuz etkileri Konularında mesajlar, daha çağdaş bir kent tasarısı,etkinlikler süresince bu nihai amaca ulaşmak için yerel yönetimlere büyük sorumluluk yüklendiği teması önem kazanmaktadır.
Sokakların çoğu trafiğin, gürültünün ve park etmiş arabaların egemenliği altındaki çirkin koridorlardır. Bunları genç ya da yaşlıların oynadığı, buluştuğu ve sohbet ettiği yerler olarak tekrar oluşturmalı, motorlu araç trafiğinin gelgitini durdurmalı ve yaşayan sokaklar yaratmalıyız. Kentlerimizde yeşil yolları da geliştirmemiz gerekmektedir, kent merkezleri ve yakın / uzak çevresinde yeşil koridorlar olarak kullanılmayan demiryolu hatları veya kanal kenarındaki yollardan güzel yeşil yollar olarak faydalanabiliriz.
Bu yollar üzerinde hepimiz, bir araçla
karşılaşmadan uzun mesafeler boyunca rahatlıkla yürüyebiliriz. Günümüzde
gelişmiş ülkeler, kentlerin daha yaşanabilir olması için mekânı ve çevreyi
tüketmeyen sistemlerin geliştirilmesi için uğraş vermektedir. Ulaşım sistemleri
de bunların belki de en önemlisidir.
Önceleri, kent içi ulaşımda otomobili ulaşım
sistemi içinde en üst sıraya koymak adına kent merkezinde katlı kavşaklar
yapmış ve yolları genişletmiş olan gelişmiş ülkelerce, 20- 30 yıldır artık bu
yaklaşımdan vazgeçilmiştir.
Çünkü otomobil kullanımını özendiren bu yaklaşımların, trafik sorunu çözmediği, kentleri yoğun taşıt trafiğinin yarattığı hava ve gürültü kirliliğine mahkûm ettiği, kazaları artırdığı, kent mekânını ve sosyal ilişkileri tahrip ettiği fark edilmiştir.
Otomobil ulaşımına dönük yatırımlar kentlerde insanların değil, araçların taşınmasına hizmet etmekte, bu ise hem bireysel, hem de toplumsal olarak pek çok ekonomik ve sosyal maliyete yol açmaktadır. Toplu taşıma özgürlük anlamına gelmelidir ve kentlerde ulaşım için temeldir.
Unutulmamalı ki 125 otomobilin taşıdığı insanı, 1 tramvay dizisi yada 3 otobüs rahatlıkla taşıyabilmektedir. Otomobil, taşıdığı yolcuya göre otobüsten 125 kat fazla hava kirliliği yaratmaktadır. Otomobil, kilometrede taşıdığı yolcu başına otobüsten 5 kat daha fazla enerji tüketmektedir.
Yolcuların 0unu taşıyan otomobiller yolların% 90'ını işgal etmekte iken, yolcuların % 70'ini taşıyan otobüsler yolların % 10'unu işgal etmektedir. Dünyadaki hava kirliliğinin % 50'si motorlu araçlardan kaynaklanmaktadır ve bu oran giderek artmaktadır.
Bu noktada çözüm toplu taşıma ve insan önceliğidir. Trafik sorununun çözümü ve daha yaşanabilir bir İl için toplu taşıma sistemlerine öncelik verilmeli, toplu taşıma sistemlerinin hızı ve konforu artırılmalıdır.
Kentte yayaların ve bisiklet kullananların can güvenliğini sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Yayalar için güvenli ve yeterli sayıda düzayak yaya geçidi yapılmalıdır. Çocuklar ve yaşlılar için daha güvenli caddeler için gerekli olan önlemler alınmalı, yol güvenliği riskleri azaltılmalıdır.
Okullara ve çocuk oyun alanlarına güvenli yaya ve bisiklet ulaşım güzergâhları sağlanmalıdır. Bisiklet kullanımı, insanları motorlu araçlara bağımlılıktan kurtarıyor; ulaşımda kolaylık sağlıyor, çevre kirliliğini önlüyor, enerji tasarrufuna yönlendiriyor ve sağlıklı yaşama destek oluyor.
Bisiklet kullanımı ile ilgili yapılan araştırmalarda Dünyada toplam 800 milyon bisikletin olduğu tahmin edilmektedir. Bunun 300 milyonu ulaşımın yüzde 50'sinin bisikletle yapıldığı Çin'dedir. Uzak doğu dışında bisikletin dünyada en yaygın olduğu bölgelerden birisi de Hollanda ve Danimarkadır. Hollanda da bisikletlilere çeşitli öncelikler sağlanmıştır. Bisikletlilere ait trafik lambaları, araç trafiğine kapalı yollar, tek yönlü yollara girme hakkı, özel ring hatları, tüneller ve köprüler bunlardan bazılarıdır. Bu hafta kapsamındaki etkinliklerimiz artarak sürecek ve giderek yaklaşan YEŞİL bir NİLÜFER'e ulaşmak için çaba sarf edeceğiz.